Umutlarımın diplere indiği günlerden biriydi yine bugün... Her zamanki gibi, çadır kentin yanında geçerken, tellere takılmış bir uçurtma gördüm. Heyecanlandım, çünkü uçurtma benim için umut demekti. Sonsuz gökyüzüne uzanan mavi bir umut…
Aşağıda, tellerin altında, çırpınırcasına sağ sola bakan, bir çare arayan çocukları görünce dayanamadım. Yanlarına yaklaştım. Ne oldu, nasıl oldu, dedim. Uçurtmamız tele takıldı, dediler üzgün üzgün.
Asker abinin de yardımıyla vurgusuyla, biz kendimiz yaptık, dediler. Akşamdan beri uğraşıyoruz yapmak için. Asker abileri de geldi. İki dakika yalnız bıraktım hemen tellere takmışsınız, diyerek söylendi.
Biraz uğraştı ayırmak için tellerden ama nafile. Çekti çekti, başaramadı. Ardından umutsuzca söylenerek uzaklaştı oradan. Asker abileri gidince, nedense onlara yardım etmeyi vazife edindim. Belki de çocukların umuduna benim de ihtiyacım vardı, kim bilir.
Ardından çocuklarla hem sohbet ederek hem de tanışarak, uçurtmayı kurtarmaya çalıştık. Üç çocuktan ikisinin adı Umut’muş. İlk anda şaşırsam da ikisinin birden adlarının “Umut” olmasına, sonradan mutlu oldum. Çünkü umuda tutulmuş ellerin sahiplerinin adlarının umut olması çok güzel bir sürprizdi benim için
Diğerinin Mehmet. Depremzedelermiş. Çadır kentin yanındaki yurtta kalıyorlarmış.
Beraber çareler aramaya başladık. Bırakmadı “Umut”lar uçurtmayı. Sımsıkı tutundular.
Biraz uğraştıktan sonra, bir şekilde bir yol açıldı. Belki mavi göklerden umuda, belki de onlar tutundu diye uçurtmaya, umutları niyetine uçurtma indi yere. Büyük bir sevinçle, başardık, dedi çocuklar. Vazgeçmedik, umudumuzu kaybetmedik ve başardık.
Umuda yol bulduk hep birlikte, gökyüzüne bakarak. Mavi mavi baktılar bana umutla. Çünkü gökyüzüne bakmaya devam etmekti umut... Eğer duyguların bir rengi olsaydı, umudun rengi mavi olurdu.
Sadece gökyüzü mü? Denizler derinler mavidir. Gönül gözü görendedir, mavi. Biz bırakmadık tutunduk umuda, kaybetmedik umudumuzu, dedi “Umut”lar.
İki Umut, çifte umut kazandırdı bana bugün. Tam da umuda imdat ararken üstelik… Hızır gibi yetişti umudun uçurtması. Huzurlu bir nefes aldım bir anda. Gözlerim umutla gökyüzüne yöneldi. Umutlu bir duayla, Hızır tuttu elimden sanki.
Umutların hikâyesi işte…
Aslında, ne yalan söyleyeyim, bir an hiç kurtaramayacaklar sandım uçurtmayı Başaramayacaklar sandım, ben bıraktım umudun elini, onlar bırakmadı Çocuk yüreğiyle çifte umut bana. Hem bana hem kendilerine.
Demek ki umudumuz çocuklar ya da çocuk ruhlu olanlar. Onlar, bu ülkenin geleceği Çocuklar bazen küsüp kızıyorlar ama asla umutlarını kaybetmiyorlar. Hepimizin bu ülkeye bir umut borcu var.
Saliha Sultan Uzun Irmak