Radyo 80 | Fıstık Gibi Radyo

CHP Lideri Kılıçdaroğlu Osmaniye'de

Politika

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Osmaniye’de Kanaat Önderleri, Muhtarlar ve STK Temsilcileri Buluşması’na katıldı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, toplantının açışında yaptığı konuşmanın ardından, katılımcıların sorularını ve taleplerini dinleyerek çözüm önerilerini anlattı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Efendim öncelikle hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Umuyorum güzel ve keyifli bir toplantı yapacağız. Bir miting yapmıyoruz. Sizinle oturup konuşacağız. Memleketin nereye gittiğini siz de görüyorsunuz, ben de görüyorum. Giderek artan sorunlarımız var siz de yaşıyorsunuz, ben de yaşıyorum. Evlatlarınız var iş bulamıyorlar, siz yaşıyorsunuz ben de görüyorum. O zaman bir çıkışa ihtiyacımız var. Var olan sorunları çözmeye ihtiyacımız var. Bunu çözmek için de gerçekten ülkeye hizmet etmeyi her şeyin önüne taşıyan bir siyasal anlayışa ihtiyacımız var. Yani cebini doldurmak için iktidar olmaya değil, halkın cebi dolsun diye mücadele eden insanlara ihtiyacımız var. Toplumu kamplaştırdılar siz görüyorsunuz. İnanç üzerinden siyaset yapılıyor görüyorsunuz, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapılıyor görüyorsunuz. Kimlikler üzerinden siyaset yapılıyor görüyorsunuz. Allah aşkına eğer kim kimlik üzerinden siyaset yapıyorsa, inanç üzerinden siyaset yapıyorsa ülkenin sorunlarıyla ilgilenmiyor demektir. Herkesin inancı benim başımın üstüne, herkesin kimliği benim başımın üstüne, herkesin yaşam tarzı benim başımın üstüne. Peki siyasetin görevi ne? Siyasetin görevi; millet memnun mu, değil mi, işi gücü var mı, tarlada çalıştıysa, ektiyse ürününün karşılığını alıyor mu, almıyor mu? Sanayi çalışıyor mu, çarklar dönüyor mu? İşsizlik bitti mi? Hiçbir anne çocuğunu yatağa aç yatırıyor mu, yatırmıyor mu? Siyasetin konusu budur. Türkiye buradan çıktı, yeniden raya oturması lazım.

Yüzyılı bitirdik değerli Osmaniyeli kardeşlerim. Yüzyılı bitirdik, 1923, 99’uncu yıldayız, önümüzdeki yıl 2023, olacak yüzyıl. Yüzyılın içine baktığınız zaman büyük sıkıntılar yaşadık. Ama şimdi ikinci yüzyıla güçlü bir iradeyle çıkmamız lazım. Türkiye’nin hızla büyümesi lazım, Türkiye’nin hızla kalkınması lazım. Bölgesinde önder olması lazım, güçlü olması lazım, sözü dinlenen bir ülke olması lazım. Eğer bunu yapamazsak sorunlarımızı çözemeyiz. Lider olmanın yolu üretmekten geçer. Lider olmanın yolu çalışmaktan geçer. Lider olmanın yolu kişi başına milli geliri artırmaktan geçer. Lider olmanın yolu istihdam yaratmaktan geçer. Eğer milyonlarca kişi gelmiş bizim bu kadar işsizimiz varken onlar da bizim bir şekliyle yanımızda duruyorsa… Yani sığınmacılardan söz ediyorum, yani Suriyelilerden söz ediyorum. Ve onlara da aş, iş veriyoruz. Soru şu: Suriyeliler buraya niye geldi ve Suriyeliler buradan nasıl gidecek? Bu sorunun cevabını siyasal iktidarın, devleti yönetenlerin vermesi lazım. Bu sorunun cevabını vermiyorsa sizin onlara artık oy verme hakkınız yoktur arkadaşlar. Bakın bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum. Ben kendi insanımın önce karnını doyurmak zorundayım. Benim insanımın karnı önce doymuş olacak, benim insanım önce iş bulacak. Bu olmadığı takdirde sorunumuz artar. Büyük kentlerin gettoları var, gettolar oluşur yani bir anlamda orada yaşayan insanlar toplumdan kopuk bir şekilde hayatlarını sürdürürler ve onlar zaman zaman toplum açısından da ciddi sorunlara kaynaklık ederler.

Çiftçilerden başlayım. Osmaniye biliyorum fıstık üretiminde Türkiye birincisi. Gayet güzel. Üretiyor evet güzel. Kazanıyor, kazansın daha fazla kazansın. İhracat, daha fazla ihracat yapsın. Onun dışında pamuk ekenlerimiz var, buğday ekenlerimiz var Konya’da diyelim ağırlıklı olarak. Hayvancılık yapanlarımız var. Bir soru; koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti Konya’dan küçük olan Hollanda’nın yıllık tarım ürünü ihracatının neden onda birini ancak yapabiliyor neden? Konya’dan küçük. Konya’dan küçük bir devlet tarımda Türkiye’yi üçe, dörde katlıyor. Sebep ne? Toprak mı? Bizde daha fazla. Güneş mi? Daha fazla. Su mu? Bereketi var, suyumuz da var. İnsan mı? İnsanımız daha fazla. Neden biz üretemiyoruz, neden ihraç edemiyoruz, neden et dışarıdan geliyor, hayvan dışarıdan geliyor, buğday dışarıdan geliyor, arpa dışarıdan geliyor, yem dışarıdan geliyor neden? Hadi petrolü anladık yok güzel, hadi doğalgazı da anladık yok o da güzel. Peki diğerleri niye dışarıdan geliyor? Hangi gerekçeyle dışarıdan geliyor? Çiftçiyi toprağa küstürürseniz her şey dışarıdan gelir. Çiftçiyi toprağa küstüremezsiniz. Pandemi bize neyi gösterdi? Tarım stratejik sektördür. Bir daha ifade edeyim. Bütün dünyada tarım stratejik sektördür. Yani birisinin karnı doymazsa o ülkede huzur olmaz. Herkesin bir sefer karnının doyması lazım. Nasıl doyacak? Çiftçi üretecek. Çiftçiyi toprağa küstürürsen ne olacak? Sorun çıkacak.

Yolu nedir söyleyeyim. Allah nasip eder Millet İttifakı olarak iktidara geldiğimizde çiftçilerin Tarım Kredi veya bankalardan aldıkları kredilerin faizlerini sıfırlayacağız. Sıfır diyeceğiz, hiç endişe etmeyin. Zaten doğru dürüst gelir elde edemiyor. Mazotun fiyatı, gübrenin fiyatı, ilacın fiyatı baktığın zaman zaten dünyanın parasını ödüyor. Bir çiftçi bankadan niye kredi alır? İmkanı olsa hiç kredi almayacak zaten. Dolayısıyla faizlerini sileceğiz, yeni bir sayfa başlatacağız. Bir rahatlayacak, çiftçi kardeşim bir nefes alacak. Oh diyecek, ya en azından bankalara faiz ödemeyeceğim. Kim faize karşı? Sıfırlarsan doğrudur; faize karşısın, sıfırlarsan. Çiftçinin faizini sıfırlayacağız.

İki; esnaf da var aynı şekilde. Esnaf ve çiftçi bir toplumun orta direğidir. Yani toplumu ayakta tutan en önemli iki alandır esnaf ve çiftçi. İkisi üretmezse, ikisi kazanmazsa ülkenin huzura çıkma şansı yoktur. Esnafın da ister bankalardan, ister Esnaf Kefalet Kooperatiflerinden aldıkları kredilerin faizlerini sıfırlayacağız. Bakın burada Millet İttifakından arkadaşlarım da var, CHP’nin Genel Başkanı olarak da ben gayet açık ve net ifade ediyorum. Bu yüksek faiz belasından esnafı ve çiftçiyi kurtaracağız. Ziraat Bankasının kuruluş adı Ziraat Bankası. Ama doğru dürüst çiftçiye kredi açmıyor. Halk Bankası esnaf bankasıdır aslında esnaf için kuruldu. Havza bazlı tarım planlaması yapılacak. Ne demek havza bazlı tarım planlaması? Burada fıstık mı ekiliyor tamam kardeşim diyeceğiz ki, bu bölge fıstık ekecek. Bu bölgede herkes üretecek, herkes kazanacak. Konya Ovası mı ne ekilecek buğday ekilecek. Bir başka yer pamuk ekilecek, bir başka yer afyon ekilecek, bir başka yer üzüm, asmalar, fidanlar. Bir başka yer Erzurum ve çevresi özel ekonomi bölgesi diye orayı düşünüyoruz hayvancılık ve hayvan ürünleri merkezi olacak orası. Sadece Erzurum değil Erzurum ve çevresini ele alarak onu değerlendireceğiz. Bu bölgede bu kadar verimli topraklar varken bu bölge gerçekten de tarım açısından şaha kalkmak zorunda.

Çukurova; romanlara girdi Çukurova. Dünya biliyor Çukurova’yı ama Çukurova’da çiftçi çok memnun değil. Memnun etmemiz lazım. Çiftçi burada üretecek, üretmesi lazım. Havza bazlı planlamayı yaptıktan sonra şunu söyleyeceksiniz. Sen buğday mı ekiyorsun kardeşim güzel, fıstık mı ekiyorsun gayet güzel. Maliyetin ne? Dönüm maliyeti bulunacak. Dönüm maliyetini çağırırsınız Ziraat Odaları Birliğini dersiniz ki, dönüm maliyeti budur. Üzerine makul bir kar koyarsınız eşittir taban fiyat olur. Yani çiftçi ektiği ürün dolayısıyla asla zarar etmeyecek planlı olmak kaydıyla. Hiçbir çiftçi ektiği ürün dolayısıyla havza bazlı planlamada asla zarar etmeyecek. Maliyeti var mı, var. İster mazot, ister diğerleri maliyet ne olursa olsun, ne kadar artarsa artsın o yükü çiftçinin sırtına yıkmayacaksın. Maliyeti bulacaksın, üstüne çiftçinin makul karını koyacaksın, diyeceksin ki, taban fiyat budur. Dolayısıyla çiftçi ne ekeceğini bilecek, kaçtan da satacağını bilecek. Ve böylece çiftçinin devlet garantörü olacak.

TARSİM dolayısıyla büyük sıkıntılar var. Yani Tarım Sigortası dolayısıyla büyük sıkıntılar var biliyorum. Özellikle miras yoluyla parçalanan yerler var. TARSİM Sigortası Kanununu yeniden ele alacağız, çağıracağız ziraat odalarını, çiftçi birliklerini çağıracağız diyeceğiz ki, bu TARSİM’i çiftçinin dostu nasıl yapabiliriz, hangi düzenlemeleri yapmamız gerekir onları yapacağız. Tarım Kanununun 21. maddesi var, 2006’da çıkan bir kanun. Bu yıl yani 2022’de çiftçiye 134 milyar lira yardım yapılması lazım. Kanuna göre yapılması lazım. Şu ana kadar yapılmadı. Yapılan 30 – 35 milyar lira. Yani Türkiye’de eken çiftçinin, üreten çiftçinin 100 milyar liralık bir alacağı var var olan hükümetten. Kanunun 21.maddesi diyor ki, “çiftçiye her yıl milli gelirin en az yüzde 1’i oranında destek verilir.” Verilebilir değil verilir diyor. Veriliyorsa vereceksin. Ama vermediler. Bu da ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Ayrıca bir şey daha. Çiftçinin traktörü yani tarımda kullandığı araçlar, çiftçinin hayvanı asla ve asla icra dosyalarına konu olmayacak. Hiçbir icra memuru gelip çiftçinin traktörünü alıp götüremeyecek. Kanunu değiştireceğiz, bunlar burada kalacak kardeşim. Ekecek ki borcunu ödesin. Traktörünü alırsan, hayvanını elinden alırsan nasıl üretecek bu insan, nasıl borcunu ödeyecek? Bu düzenlemeyi yapacağız.

Ayrıca çiftçiler için kırmızı mazot uygulaması düşünüyoruz. Kırmızı mazot, yani çiftçi için KDV’siz ve ÖTV’siz mazot verilecek çiftçiye. Diyeceksiniz ki, KDV’siz ve ÖTV’siz mazot kimlere veriliyor? Yatı olan, güzel bir yatınız varsa, denizde güzel gezmek istiyorsanız, tatile gitmek istiyorsanız, adalara gidip gezmek istiyorsanız, komşu ülkelere gidip gezmek istiyorsanız deniz yoluyla yatınız varsa gidersiniz. Yata mazot ÖTV’siz ve KDV’siz verilir. E çiftçi? Çiftçi herhalde traktörüyle gidip turistik gezi yapmıyor. Tarlaya gidiyor üretecek, ekecek. Hadi diyelim ki mazot çok pahalı oldu, şehirde yaşayan arabasına binmez belediye otobüsüne biner, metroya biner. Ama çiftçi tarlasını sürmek zorundadır. Çiftçiye ÖTV’siz ve KDV’siz mazot verilecek dolayısıyla çiftçi kırmızı mazotla tanışacak.

Çiftçilerin kullandığı elektriğin faturası. Şanlıurfa’ya gittim, çiftçiler en çok kuyudan su çekiyorlar elektrik faturası çok yüksek bir fatura. Onlara şunu söyledim. Büyükşehir belediye başkanlığını bize verin, önümüzdeki seçimlerde Şanlıurfa’da bütün çiftçilere elektriği bedava vereceğim. Bu sözü verdim, gerçekten verdim. Allah’ın güneşi bedava, yapacağınız paneller başka bir şey yok. Dışarıdan gelmiyor. Kooperatif kurduracağız, çiftçilere ki bunun denemesini de dedi ya bir ara birisi dedi ki, elinden tutan mı var yap diye. Yapıyoruz şimdi hem de gayet güzel. Küçük bir ilçede yapıyoruz çiftçilere de bedava vereceğiz görsünler diye. Çiftçiler bir kooperatif kuracaklar, kooperatife her türlü finansal desteği sağlayacağız, çiftçi güneş enerjilerini kuracak, 2,5 milyon dekar arazi taşlık arazi var. Panelleri koyduğunuz zaman büyük bir enerji elde ediyorsunuz. Çiftçiye bedava veriyorsunuz, artan elektriği enterkonnekte sistemi içinde satıyorsunuz, çiftçi ayrıca elektrikten de gelir elde ediyor. Aynı uygulamayı yapacağız. Önce söyledim Şanlıurfa, arkasından 6 il, sonra Erzurum o bölge, arkasından diğer bütün Türkiye’de bunu yapacağız. Yani çiftçi evinde kullandığı elektrikle, köyünde kullandığı elektrik içinde herhangi bir para ödemeyecek. Bunun altyapısını hazırlıyoruz.

Ayrıca bir şey daha. Köylerimizde nasıl devletin bir görevlisi, bir imam varsa aynı şekilde bütün tarım yapılan yerlerde hayvancılık varsa veteriner, eğer ziraat yapılıyorsa, toprakla uğraşılıyorsa ziraat mühendisi, ziraat teknisyeni olacak. Kamu görevlisi olarak bunlar olacaklar. Dolayısıyla hayvanların aşıları zamanında yapılacak, hastalıklarıyla uğraşılacak, toprak analizleri yapılacak. Çiftçi için hangisi uygunsa o ürünün ekilmesine imkan verilecek. Bunları da yapacağız.

Bir şey daha yapacağız. Köyler boşalıyor değerli arkadaşlarım sizler de görüyorsunuz. Köylerde nüfus kalmadı. Gençler durmuyor köylerde. Bir düşüncemiz daha var onu da inşallah hayata geçireceğiz. Köylerdeki bütün kadınların ve gençlerin sosyal güvenlik primini devlet ödeyecek. Köyde kaldığı ve üretim yaptığı sürece primini devlet ödeyecek. Çiftçi kardeşime bakın, tarlaya küstürmedik, toprağa küstürmedik, ahıra küstürmedik, üretiyor, kazanıyor, alın terinin karşılığını alıyor, ürününü rahatlıkla satıyor, pazarlayabiliyor, hiç kimse aç ve açıkta değil. O zaman büyük kentlerden yararlanmak istiyorsa tatilini gider büyük kentlerde yapar. Tatilini gider daha güzel yerlerde yapar, yurtdışında yapar. Yani çiftçinin de kazanabileceği bir ortamı mutlaka yapacağız ve hayata geçireceğiz.

Efendim aramızda muhtarlar var. Muhtarlara demokrasinin temel taşı diye hitap ederiz. Demokrasinin temel taşı dememizin temel nedeni bu topraklarda yapılan ilk seçim 1833 yılında Kastamonu’nun Taşköprü’sü ilçesinde yapılan bir muhtarlık seçimidir. 1833 yılında bu topraklarda ilk seçim bir muhtarlık seçimidir. O nedenle muhtarlar demokrasinin temel taşı olarak adlandırılırlar. Ben de öyle adlandırıyorum zaten muhtarları. Muhtarları güçlendirmemiz lazım. Halkın oyuyla gelen, seçilen muhtarın güçlendirilmesi lazım. Eğer muhtarlık kurumunu güçlendirirseniz demokrasiyi de güçlendirmiş olursunuz. Ben muhtarlara birer yardımcı personel vereceğim dediğim zaman kıyamet kopmuştu. Niye kıyamet kopuyor? Yani muhtarın da izin alıp bir yere gidip bir tatil yapma şansı yok mudur? Muhtarın da en azından komşu ile veya Ankara’ya bir şekliyle gitme hakkı yok mudur? Yani kapattığı zaman orada birisi durmayacak mı? Bu kadar işsiz varken niye olmasın? KPSS sınavına girer gelir bir kişi olur. Muhtar değişir, seçime girer başka bir muhtar gelir bütün bu bürokratik işlemleri o arkadaşımız yeni muhtara gelir anlatır. Hem istihdam yaratıyorsunuz, hem kurumsal bir yapı yapıyorsunuz. Muhtarlığın ayrıca bir bütçesinin olması lazım. Buna da dediler efendim nasıl olur da muhtarın bir bütçesi olur? Niye olmasın? Hepiniz burada oturuyorsunuz değil mi Osmaniye’de? Belediyeye emlak vergisi de ödüyorsunuz değil mi? Ödüyorsunuz. Emlak vergisi ödeyen kişi muhtarı seçiyor mu? Seçiyor. Aynı emlak vergisi ödeyen kişi belediye başkanını seçiyor mu? Seçiyor. Emlak vergisini kim topluyor? Belediye başkanı topluyor. Yüzde 1’ini muhtara verseniz ne olur? Çünkü muhtar vatandaşın en rahat ulaştığı kişidir. Diyelim ki, bir vatandaş geldi dedi ki, ya kızım, oğlum Adana’da sınav kazandı ama otobüs parası bile bulamıyorum. Muhtar diyecek ki, al kardeşim otobüs biletini alıyorum git gel diyecek. Sosyal yardımlar muhtarlar aracılığıyla yapılacak. Yani fakiri, fukarayı sıraya dizip çağırıp politikacıyı, televizyon kameralarını çağırıp kişilerin yoksulluğunu istismar ederek yardımı kaldıracağız. Allah nasip ederse bunu da kaldıracağız. Yardım yapılacaksa muhtar bilir. Kimin fakir olup olmadığını en iyi muhtar bilir. Bir de mahallenin bakkalı bilir. Muhtar var halkın seçtiği, mahallenin seçtiği. Yardımsa ona vereceksiniz o yardımları dağıtacak.

Köy tüzel kişilikleri büyükşehirlerde kaldırıldı, köy tüzel kişiliklerinin yeniden gelmesi lazım. Değerli arkadaşlarım, bütüncül bir muhtarlar kanunu yok muhtar kardeşlerim. Bakın ben size söyleyeyim, 82 değişik kanunda 354 maddede muhtar adı geçer. 354 maddede muhtar adı geçer hiçbir muhtar bunu bilemez. Bende bilemiyordum. Muhtarlık için çalışma yaparken bunu da tespit ettik. Ve sizin bağımsız bir muhtarlar kanununa ihtiyacınız var bunun çıkması lazım. Bunun hazırlığını yaptık, bütün çalışmalarını yaptık, muhtar birliklerine gönderdik onların da görüşlerini aldık elimizin altında duruyor. Dolayısıyla Allah nasip eder iktidar olursak muhtarlık kanunu bu çerçevede size söylediğim bu ayrıntılarla bir şekliyle çıkacak. Sizin birleşik oy pusulanız yok. Bu aslında kamunun size önem vermediğini de gösterir. Girersiniz seçim kabinine muhtarlar için bir böyle parça parça pusulalar vardır, her bir muhtarın pusulası vardır, kızdığınız muhtar varsa onun pusulasını alır cebinize koyarsınız, gelen vatandaş ona oy veremez. Niye birleşik oy pusulanız yok? Olması lazım. Çıkar vatandaş kimi istiyorsa mührünü oraya basar. Bu muhtarlık kurumuna devleti yönetenlerin verdiği önem anlamına gelir. Bu çerçevede bakmak gerekiyor.

Aynı zamanda değerli arkadaşlarım, muhtarlığı kanun bir kamu kurumu olarak tanımlamıyor. Mesela belediye muhtarlıkla beraber ortak bir proje yapamaz. Çünkü suç işler. Oysa halkın seçtiği bir kişi ve onun temsil ettiği bir kurum bir kamu kurumudur. Öyle olması lazım. Kamu kurumu olarak tanımlanması lazım.

Ayrıca şöyle bir garip durum daha var. Muhtar kardeşlerim bakıyorlar belediye meclisi bir karar aldı, vatandaş gelip muhtara soruyor ya muhtarım bu ne kararıdır, bu nedir? Muhtar diyor ki haklı olarak, vallahi benim haberim yok diyor. Kendi mahallesiyle ilgili belediye meclisi bir karar alacaksa oraya mutlaka muhtar davet edilmeli ve muhtar mutlaka o toplantıya katılmalı, söz ve karar sahibi olmalı. Böylece mahallesiyle ilgili belediyenin aldığı kararla ilgili de kendi düşüncelerini bir şekliyle aktarmışta olacaktır. Türkiye Muhtarlar Birliği kurulmalı ayrıca. Türkiye Belediyeler Birliği var, Türkiye Muhtarlar Birliğinin de bir şekliyle kurulması lazım.

Değerli arkadaşlarım, milliyetçi duygunun çok güçlü olduğunu biliyorum Osmaniye'de. Aslında her birimiz milliyetçiyiz zaten. Bizim altı okumuzdan biriside milliyetçiliktir. Vatanı ve bayrağıyla sorunu olmayan herkesin benim başımın üstünde yeri var. Kim olursa olsun, hangi görüşten olursa olsun her insana saygı duyarım. Yeter ki, bayrağıyla ve vatanıyla sorunu olmasın. Bayrak ve vatan bizim kırmızıçizgimizdir. Onun altını özenle çizmek isterim.

Allah nasip eder iktidar olduğumuzda bu şanlı ordumuzun elinden alınıp Katar'a verilen Tank Palet Fabrikasını bir hafta içinde alacağız ve onu tekrar şanlı ordumuza vereceğiz. Bizim milliyetçiliğimiz sözde milliyetçilik değildir. Özünde milliyetçiyiz biz, yürekten milliyetçiyiz biz. Sen nasıl olur da Avrupa’nın en büyük Tank Palet Fabrikalarından birisini değeri 20 milyar dolardır alacaksın Katar’a vereceksin. Niye veriyorsun kardeşim, hangi gerekçeyle verdin? Birde şu soruyu soruyum. Benim dışımda itiraz eden var mı? O zaman niye oy veriyorsunuz? Kusura bakmayın bende bu soruyu size sormak zorundayım niye oy veriyorsunuz?

İki; dünyada hastanesi olmayan hiçbir ordu yok. En büyüğünden en küçüğüne kadar her ordunun mutlaka hastanesi ve askeri tabibi var. Bizim ordumuzun ne hastanesi kaldı, ne de doktoru. Allah nasip eder iktidar olduğumuzda bir hafta içinde ordunun elinden alınan o bütün hastaneleri alıp yeniden ordumuza vereceğiz.

Değerli arkadaşlarım, sivil bir doktor terörle mücadelede, eksi 30 – 35 derecede gidip görev yapmaz arkadaşlar. Ama askeri hekim gider, görevi o zaten, işi o zaten. Şarapnel geldiği zaman, bomba patladığı zaman ilk müdahaleyi o yapar zaten. Siz alıyorsunuz müdahaleyi yapmak için Türkiye’ye getiriyorsunuz diyelim başka bir yerden, yolda kişi hayatını kaybediyor, şehit oluyor arkadaşlar. Şu soruyu sorun, hangi gerekçeyle ordunun elinden hastaneler alındı? Bana çıkıp bir Allah’ın kulu söylesin. Ben bugüne kadar bu soruyu defalarca sordum cevabını alamadım. Sorun buraya bir sürü milletvekili geliyor. Sorun arkadaşlar siz bu hastaneleri niye kapattınız, niye ordunun elinden aldınız?

Üç; Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez kendi topraklarımızdan bayrağı indirdik ve Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırdık. Niçin? Hani bunlar milliyetçiydi, hani bunlar vatanseverdi? Bir karış toprağımız için gerekirse biz canımızı vermeye hazırız arkadaşlar. Bir karış toprak için bir karış. Allah nasip eder iktidar olduğumuzda göreceksiniz, Süleyman Şah Türbesi tekrar o topraklara gidecek ve orada bizim bayrağımız dalgalanacak. Hiç kimsenin bundan endişesi olmasın. Yapamıyorlar yapacağız.

Belki merak ediyorsunuzdur; Kılıçdaroğlu ya da CHP neden Suriye tezkeresine hayır dedi. Size gelip derler büyük bir ihtimalle, “zaten bunlar terör örgütüyle beraberler o nedenle terör örgütünü destekliyorlar, o nedenle bu tezkereye de hayır dediler…” Size gerçeği söyleyeyim, değişik yerlerde, değişik ortamlarda çok söyledim ama burada da söyleyeyim. Kendi topraklarında yabancı bir askerin postalını isteyen bir arkadaşımız var mı salonda el kaldırsın böyle bir arkadaşımız var mı? Yok. Bizde istemedik zaten. O nedenle dedik zaten. Siz tezkereye terörle mücadele konusunda hükümet isterse, Cumhurbaşkanlığı isterse yabancı askerleri davet edebilir. Ne demek yabancı askerleri davet etmek? Sordum, hem Sayın Bahçeli’ye sordum, hem Sayın Erdoğan’a sordum, hangi yabancı ülkenin askerini terörle mücadele konusunda Türkiye’ye davet edeceksiniz? Şu ana kadar hiçbir cevap yok. Sizden istirhamım gördüğünüzde sizde bu soruyu sorun. Vatanseveriz hepimiz. Benim ülkemde yabancı askerin ne işi var Allah aşkına. Terörle mücadeleyse polisi yapıyor, askeri yapıyor zaten. Şehit oluyor, bak iki şehit babası burada. Siz dışarıdan getireceksiniz, kim o tezkereye o cümleyi ilave ettirdi kim? Hangi emperyal güç o cümleyi oraya ilave ettirdi? Dedim ya bizim milliyetçilik anlayışımız onlarınkiyle asla kıyaslanamaz. Biz gerçekten özünde, gerçekten bayrağını, gerçekten vatanını seven, gerçekten vatanı için mücadele eden bir gelenekten geliyoruz. Kuvayı Milliyeciyiz biz. Kuvayı Milliye mücadelesi verilirken dışarıdan asker mi geldi arkadaşlar ya?

Bir şey daha istiyorum sizden açık. Bize güvenmenizi istiyorum. Açık söylüyorum, bize güvenmenizi istiyorum. Bize güvenin. 20 yıldır görev yapıyorlar, 20 yıldır iktidardalar, 20 yıldır çalışıyorlar. 20 yılda Allah aşkına bu ülkenin öğrenci yurdu sorunu çözülemez mi? Bana çıkıp biriniz söyleyin şu fabrikayı yaptılar deyin, devlet şu fabrikayı yaptı deyin. Bir fabrika ismi söyleyemezsiniz bana. Hani sosyal devlettik biz, hani işsize iş bulacaktık biz, hani işsizliği bitirecektik biz? Her birinizin düşünmeye ihtiyacı var. Benim de düşünmeye ihtiyacım var. Bu toplantının önemini nedir? Bu toplantının önemi kanaat önderleriyle ben toplantı yapıyorum. Kanaat önderi olmak sıradan bir olay değildir. Kanaat önderi siz ben kanaat önderi olacağım deseniz de olamazsınız. Sizi kanaat önderi yapan toplumun kendisidir. Toplum sizi kanaat önderi yapar. Çünkü size inanır ve size güvenir. Kanaat önderinin bir yerde düşüncesini ifade etmesi halinde o dikkatle dinlenir. O nedenle kanaat önderleri olarak oturup düşünmeniz lazım. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Türkiye’nin ekonomide katma değeri yüksek ürün üretmesi lazım. Akıllarında bile yok. Hepiniz cep telefonu kullanıyorsunuz değil mi? Hiçbirisi Türkiye’ye ait değil. Katma değeri yüksek ürün üretmezseniz, ürettirmezlerse katma değeri yüksek ürün üreten ülkelerin pazarı olursunuz. Biz pazar olmak istemiyoruz. Egemen güçlerin pazarı olmak istemiyoruz. Biz üreten Türkiye’yle güçlenmek istiyoruz. Çiftçisi de üretecek, fabrikada sanayicisi de üretecek. Üniversitedeki hoca bilgi üretecek. Teknoloji çağındayız.

Bakın değerli Osmaniyeliler, insanoğlu tekerleği bir milyon yılda keşfetmiş. 1 milyon yılda tekerleği keşfetmiş. Şimdi her saniyede birden fazla buluş var. Biz bunun neresindeyiz? En diplerindeyiz. Yeni bir ekonomi anlayışına, yeni bir politikaya, yeni bir sanayileşmeye ihtiyacımız var. Dün grupta söyledim Güneydoğu Anadolu’nun yarısı kadar olan bir devlet yani Tayvan nüfusu 23 milyon, 580 milyar dolar gayri safi milli hasılası yani milli geliri 580 milyar dolar. Yıllık ihracatı 500 milyar dolar. Bizi ikiye katlıyor. Güneydoğu Anadolu’nun yarısı kadar olan bir devlet, bir ada devleti. Çip üretiyor. Hani neredeyse hayatımızın her alanına girecek olan çipleri üretiyor. Biz neresindeyiz? Politikacılar bunu söylüyor mu Allah aşkına size? Bir gelecek ufku çiziyorlar mı acaba? Bu ülke nereye gidecek arkadaşlar? Hindistan’a bakın, Çin’e bakın kişi başına gelir bizim çok altımızdaydı geldiler hepsi bizi geçtiler. Bulgaristan geldi bizi geçti, Macaristan geldi bizi geçti. Yunanistan zaten çoktan geçti. Ne olacak o zaman? Yeni bir anlayışa ihtiyacımız var. Siyasetçi bu yeni anlayışı size anlatmak ve sizde yeni anlayışa destek vermek zorundasınız. Çünkü bu memleket sadece benim değil ki 85 milyonun ortak memleketi, beraberiz zaten burada.

Ayrıca şunu da söyleyeyim, en geç 2 yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi kendi ülkelerine göndereceğiz. Buna da kızıyorlar nasıl göndereceksin diye. Göndereceğiz arkadaş. Irkçılık yapmadan göndereceğiz, Türkiye'nin itibarını koruyarak göndereceğiz. Gittim Avrupa Birliğinin bütün büyükelçileriyle de konuştum. Kardeşim önce onların oradaki yolunu, okulunu, köprüsünü, hastanesi ne varsa hepsini yapacağız. Nasıl? Avrupa Birliği fonlarıyla. Kim yapacak? Bizim müteahhitler. Sonra ikinci aşama olacak, büyükelçilikleri karşılıklı açtıktan sonra bir ikinci aşama olacak, bunlar kendi ülkelerine giderken tabi bunların can ve mal güvenliğinin tekrar sağlanması lazım. Oturulacak bu konuda mevcut olan yönetimle protokol yapılacak, gerekirse Birleşmiş Milletler devreye girecek, buradan giden insanların tırnağına zarar gelmeyecek.

Üç; bizim Gaziantepli iş insanlarının orada dünya kadar fabrikaları vardı. Diyeceğiz gidin kardeşim fabrikalarınızı yeniden çalıştırın bunlara iş verin bunlar çalışsınlar. Bakın ırkçılık yapmıyoruz, bakın Türkiye’nin itibarını yerde süründürmüyoruz. Bakın herkesi gönüllü olarak kendi ülkelerine gönderiyoruz ve Türkiye buradan olağanüstü prim yapacak. Orada çalışsınlar, üretsinler, istiyorlarsa turist olarak gelsinler bize. Hiçbir sorunumuz yok zaten bunlarla. Meseleye akılcı bakmamız lazım akılcı. Akılcılıktan çıkardığınız zaman bir politikayı ülkeye zarar verir, Türkiye'ye zarar verir.

Şimdi değerli arkadaşlarım, birazdan buraya oturacağım, fazla değil 15 – 20 soru alacağım, soruları rahatlıkla sorabilirsiniz. Ya acaba bu soruyu sorsam Genel Başkan üzülür mü? Üzülmem rahatlıkla sorun. Hiçbir soruya üzülmem. İki; acaba bu soruda Genel Başkana sorulur mu? Niye sorulmasın rahatlıkla sorabilirsiniz. Bir şeyden emin olmanızı isterim. Sorduğunuz her soruya büyük bir samimiyetle cevap vereceğim. Yani klasik politikacıların yaptığı gibi top çevirmeyeceğim. Alttan mı gireyim, üstten mi gireyim nasıl atlatayım falan değil açık net. Siz açık net soracaksınız bende açık net cevap vereceğim. Dolayısıyla birbirimizi daha iyi tanıyacağız ve birbirimize güveneceğiz. Ülkenin mihenk taşını sizler oluşturuyorsunuz, geleceğini de sizler oluşturuyorsunuz. Ülkenin gençleri umutsuz. Niye umutsuz? Herkes yurtdışına gitmek istiyor niye yurtdışına gitmek istiyor? Dünyanın bir numaralı üniversitesine gittim MIT’e Amerika’da. Bir numaralı üniversitesi. Çok sayıda bizim bilim insanı hocalarımız var orada. Orada çalışıyorlar. Bazıları Türkiye’den ayrılmış gitmiş oraya. Yeni buluşlara imza atıyorlar.

Dolayısıyla size büyük görev düşüyor seçimlerde. Sadece bir şey istiyorum, sandığa gittiğiniz zaman elinizi vicdanınıza koyup vicdanınızın sesini dinleyin ondan sonra oy kullanın. Bakın illa gelin CHP’ye verin demiyorum. Vicdanınızın sesini düşünün, ülkenizi düşünün, evlatlarınızı düşünün ondan sonra gidin hangi partiyi istiyorsanız oy kullanın. Türkiye kirliliği çekemez, daha fazla kirli bir ortamı Türkiye çekemez. Türkiye’nin temizlenmesi ve aklanması lazım. Düzgün, ahlaklı bir siyasetin mutlaka gelmesi lazım. Bu gelmediği takdirde mümkün değil.

Bakın, Zeydan Başkan burada. Dünyanın borcuyla devraldı şimdi borcu yok. Üstelik yaptıklarının iki katını yaptı. Hem borcu ödedi, hem yaptıklarının iki katını yaptı. Ayrıca parası da var. Para var arkadaşlar para yok değil. Para varda para nereye gidiyor? Şundan da emin olun, benim söylüyorum ya beşli çeteler. Hiç endişe etmeyiniz tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenden o paraları alacağım, burunlardan fitil fitil getireceğim hiç endişeniz olmasın. Alacağız o paraları. Kim üretiyorsa, kim kazanıyorsa başımın üstüne. Hangi partiden, görüşten olursa olsun. Ama tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyorsan ona kusura bakma diyeceğiz, gereğini yapacağız.

Hepinize teşekkür ederim, sağ olun, var olun arkadaşlarım.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.