Radyo 80 | Fıstık Gibi Radyo
2022-02-19 23:23:21

Suskun Osmaniye

Ahmet Doğru

anoktadogru@gmail.com 19 Şubat 2022, 23:23

“İnsan bu”, gözü daima dışarıdadır! Şükretmek yerine “daha yok mu” telaşındadır. Elindekilere, ilindekilere bakmak yerine; taşrayı izleme sevdasındadır... Bu garip ruh haleti kendindeki ve kentindeki güzellikleri görmesine manidir. Öyle ki en fazla yabancılığı yaşadığı yere, taşıdığı bedenedir. Bu yabancılaşma ömür denilen konaklamada her geçen gün biraz daha artar. Teknolojik gelişmelerin bu yabancılaşmayı azaltması beklenirdi. Yazık ki teknoloji, bunun farkında olmak bir yana, zamanımızı çalmaya yönelik doğal olmayan enstrümanlarla daha fazla uzaklaştırdı doğadan. Bu yüzden de sürekli uzaklaşıyoruz doğamızdan. Bir suskunluk büyüyor sadece.

Doğal zenginlikler, yurt genelinde olduğu gibi Osmaniye’de de azaldı. İnsanın doymak bilmeyen hırsı doğayı mahvediyor. Hem de biz, bu doğal zenginlikleri tanımadan gerçekleşiyor bu! Örnek bir hadiseydi: Doğal olarak bir tek Düldül Dağının eteklerinde yetişen, halk arasında “köstüköpek” denilen Latincesi “cyclamen” olan bir bitkimiz vardı. Bunun ne tür bir bitki olduğunu bizler bilmeden, öğrenmeden birkaç uyanık kişi bunların soğanlarını sökerek, soylarını tüketmek pahasına, Mersin limanında yabancılara satmışlar. Doğa Koruma önlem almasa talan edilmişti. Bir diğer örnek de Hacı Dağında son kalan birkaç geyik ile ilgiliydi. Birkaç yıl önce gazete manşetlerindeydi. Kaçak avcılar, bir geyiği daha acımadan vurmuşlardı. Okuyunca ben de okuduğum yerde vurulmuşa dönmüştü. Bir suskunluk büyüyor.

Osmaniye, doğal zenginliklerinin henüz farkına varamadı. Sadece doğal zenginliklerinin değil, Osmaniye kültürel ve tarihi zenginliklerinin de farkında değil. Bu durum, kentin elindeki zenginlikleri sahipsiz bırakıp kolayca tahrip edilmesine olanak sağlıyor. Halk, kendi toprağına, kendi kültürüne yabancı kalmamalı. Bunun sahibinin kendisi olduğunu bilmeli. Yoksa “korunması gereken tabiat varlığı” ibareleri sözde kalır. Bir suskunluk büyüyor.

Osmaniyelilik, Osmaniye’yi tanımakla eş anlamlı olsa ne iyi olurdu. Oysa kendi mahallesini bile tanımayan o kadar çok insan var ki… Böylesi bir ortamda Osmaniye’yi anlatmak, çok zor. Hele Osmaniye’nin sesi olabilmek daha da zor. Çünkü okumanın güçleştiği, teknolojinin insanları kendi dışındakine sağırlaştırdığı bir zamanda insanlara bir şeyi duyurmak ve anlatmak mümkün değil. Bununla beraber Osmaniye’nin sesi olmak için yerel gazete ve dergilerden çığlıklar duyarız ara sıra; kimi sevinçli, kimi üzüntülü bir haberi sizlere ulaştırmaya çalışır. Bunlar da anlık birer çığlık olur, sonra susar yeniden. Mesela dergi çevresinde edebi çığlıkları oldu Osmaniye’nin. İl sınırlarını aştı, ülke sınırlarını bile… Fakat sonra çevirdi bu koca suskunluk. Güneysu hâlâ çıkmaya devam ediyor. Bir suskunluk büyüyor.

Her alanda koca bir suskunluk var. Edebiyatta da... Mutlu şehir mi Osmaniye? Kuşkusuz umutlu bir şehir fakat büyüyen, koca bir suskunluk... Çığlık yok ya, çığ gibi büyüyen bir suskunluk var. Sadece suskunluk...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.